14 Mart 2011 Pazartesi

SEVGİ

Dün gece bu sokakta
Karşıma çıktı apansız
Bir ben vardım,bir de o
Birde karanlık,hepimiz de yapayalnız
Masumdu sözleri
Doluydu gözleri
Tutmayacak olmuş dizleri
Sardım ellerini usulca
Sıcacık oldu yüreği
Oysa onun için sadece bir yabancıydım
Henüz saniyeler evveli
Şimdi ise acı dolu yüreğinin merhemi
Demek ki sevgi duymakmış
İnsan olmanın gereği
Yaşamın en temel gerçeği
Görmeli,duymalı,hissetmeli insanlar
Sevgi denen o değeri

SANA VARAMIYORUM

Nefes alamıyorum,sana varamıyorum
Bu arbedenin ortasında
Gönül yorgun,beden solgun
Yolların uzak görünüyor bana
Gün sayılı,son belli
Öyle ise neden bu gafletli rüya?
Bilmiyorum,cevabı yok
Fakat eziliyorum günahımın altında
Sıralaması şaştı değerlerimin
Bir tek sen olduğunu nasılda unuttum
Ötesi yaman halimin
Biliyorum ısrarla bekliyorsun beni
Sırf benim huzurum,kurtuluşum için
Çağırmanın nedeni
Öyle sarhoş etmiş ki aslında
Dünyaya ait arzu ve istekler
Perde ardındaki hayatın tek sahibini
Görmeyi engeller bütün sebepler
Sen her şeyi yerli yerinde
Yaratan sınırsız gücün ta kendisi
Bense her şeyi noksan aklımla
Yorumlayan bir aciz
Kusur bulmayı adet edinmiş
Cahillerin cahili

KAYBOLAN DEĞERLER

En yakınımız bildiklerimiz
Gerçekten bize yakınlar mı acaba?
Eğer öyle ise
Neden mutlu olmak için bunca çaba?
Anlayan olsalar
Gerçek sevgi duysalar
Dertlerimize derman olsalar
Bu denli mutsuz olur muyduk yine de?
Tek ihtiyacımız onların sevgisi belkide
Aile sohbetleri artık tatsız
Yüzler asık,gönüller mutsuz
Seni seviyorum diye haykıran yok
Yarınlar bugünden de umutsuz
Maddi değerler dünyası oldu
Yuvalarımız bile
Paradan başka söz konuşulmaz 
Oldu sofralarda
İyice vurduk dibe
Eski filmlerde kaldı
Mutlu aile tabloları
Birbirine tüketir oldu herkes
Evlatlar anaları,analar babaları,abiler ablaları
Son sürat ilerliyoruz 
Maddiyatçı zihniyetin kucağına
Manevi değerler tümden yok olmuş
Kat be kat artacağına 


KAYBOLAN DEĞERLER

En yakınımız bildiklerimiz
Gerçekten bize yakınlar mı acaba?
Eğer öyle ise
Neden mutlu olmak için bunca çaba?
Anlayan olsalar
Gerçek sevgi duysalar
Dertlerimize derman olsalar
Bu denli mutsuz olur muyduk yine de?
Tek ihtiyacımız onların sevgisi belkide
Aile sohbetleri artık tatsız
Yüzler asık,gönüller mutsuz
Seni seviyorum diye haykıran yok
Yarınlar bugünden de umutsuz
Maddi değerler dünyası oldu
Yuvalarımız bile
Paradan başka söz konuşulmaz 
Oldu sofralarda
İyice vurduk dibe
Eski filmlerde kaldı
Mutlu aile tabloları
Birbirine tüketir oldu herkes
Evlatlar anaları,analar babaları,abiler ablaları
Son sürat ilerliyoruz 
Maddiyatçı zihniyetin kucağına
Manevi değerler tümden yok olmuş
Kat be kat artacağına 


13 Mart 2011 Pazar

İNSANOĞLU

Allah'ım şu insanoğlu
Neden bu kadar merhametsiz?
Can yakıyor,kalp kırıyor
Nedensiz ve sebepsiz
Akan gözyaşları hiç mi durmayacak?
Şu dünyada
Rahat yüzü göremeyecek mi kimse?
Ömür denen kısa rüyada
Kalbim sıkıştı,gözlerim doldu
Nefes alamaz oldu yüreğim
Neden ben? Neden zalim kullarının
Elinde köleyim
Sen merhamet et,sen güldür de güleyim
İsmini zikrederek şu dünyadan göçeyim
Sema doldu
Melekler bile ağlara oldu halimize
Şu dünya hayatından ne kalacak ki elimize?
Cümlemiz düştükçe mal,mülk,para derdine
Uzak kaldık,uyamadık
Senin saadet getiren emirlerine

HÜZÜN

Gün batar ve bulanırken
Gecenin rengine
İçimi ezen bir hüzün çöker
Yüreğime
Şimdi sensiz,bomboş
Ve neşesiz kaldım
En mutlu anılarımızın tanığı
Kumburgaz sahilinde
Kızlarım ve sen geliyorsun
Bir an gözlerimin önüne
Bir serap gibi beliriyorsunuz
Islak kumların üzerinde
Sesleniyorum
Ama sanki duymamışcasına
Uzaklaşıyor ve siliniyorsunuz
Göğü kızıla boyayan
Gün batımının ufuk çizgisinde

ÇOCUKLUK GÜNLERİ

Sermayemiz bilyelerdi
Tek kavgamız onları yitirmemekti
Çocukluk günlerinde
Bir parça sevgi bile yeterdi
Öpülen yaralarımız bile geçerdi
Çocukluk günlerinde
Büyüdük kederle
Savrulduk dertlerle
Akıl kaldı geride
Çocukluk günlerinde
Şimdi geriye dönüş yok
Mutluluk çok uzak çok
Ne de neşeliydik  hepimiz
Çocukluk günlerinde

ÖLÜM SONRASI

Dünyadaki değerler
Geçiciymiş gerçekten
Hepsi ardımda kaldı
Ben toprağa inerken
Zoraki kımıldayan dudaklar
Fısıltı halinde dualar
Kimi yaşlı gözlerle ağlar
Artık hepsi de bana uzaklar
Hocanın duası bitti
Gelenler bir,bir gitti
Patır,patır ayak sesleri
İnsanlar uzaklaştı
Onların akabinde
İki melek yaklaştı

ZİFİRİ KARANLIK

Önce bedenimi bırakıp
Ruhum terk etti
Ardından,eşim,evladım,kardaşım
Ve daha nice yol arkadaşım
Evim,arabam,biriken altınlarım
Ne faydası var artık
Ben şimdi topraktayım
Hiçte alışık değilim yalnızlığa
Dayanamam ben bu zifiri karanlığa
Gönül bağladığım faniler de yok artık
Kaldım baki olanla başbaşa

MEVTA

Yatmıştım yatağımda,bir rüya görüyordum
Belki de bir kabus bu,çünkü ben ölüyordum
Anam,babam,evladım
Başımda dövündüler
Ben buradayım desem de
Yerlerde süründüler
Bir yakınım beyaz bir
Örtü serdi üstüme
Bir de bıçak koydular
Yüzümün tam üstüne

TÖVBE

Ağlayarak geldim dünyaya
Ne çabuk daldım gafletli rüyaya
Uyanmaya fırsat bulamadım
Uğradım nefsi azdıran belaya
Tövbe edemeden
Yine ağlayarak dönüyorum semaya

HABİBULLAH

Habibullah,Habibullah
Tüm dertlere tabip Allah
Sen derdini ona anlat
Geri kalan garibullah

ŞİİRİN ZİRVESİ

O ne güzel bir şair, o ne manalı yürek
Şiirin ta zirvesi, Necip Fazıl Kısakürek

DÜNYA HAYATI

Ey zevk sananlar dünyayı
Bitirin artık şu hülyayı
Varı yoğu üç-beş gündür
Çok kez acı ve hüzündür

RUH VE BEDEN

Ruh hakim ten kafesinde
Tenin üstünlüğü bunun neresinde?
İnsan bunu düşünmeli
Aldığı her nefesinde

ZİKREDENLER

Eşek,eşek der
Hakaretler edersin
O bile zikrederken
Sen kendine ne dersin?
Madem eşek değilsin
Nerede zikrin?
Tavuk,bülbül değilsen
Nerede fikrin?

YA SEN

Tavuk su .içerken mevlaya bakar
Bülbüller öterken ismini arar
Ya sen?
Senin azgın nefsin bataklıkta ne arar?

ZALİMLER

Bilmezdim insanların bu kadar nankör olduğunu
Her karış toprağın,bunca zalimle dolduğunu

HIRS

Hep maddi değerlerdi,dünya tarlasına ektiğimiz
Hırsımıza yenildik,pişmanlık biçtiğimiz

HAYAT

Bir tercih yap deseler,yaşamak mı ölüm mü?
Karar veremem buna,hayat hediyemi zulüm mü?

KABİR

O öyle bir durak ki,derin mi derin,zifiri bir karanlık
Sadece amelin ve sen,ötesi bitmez yalnızlık

KEFEN

Yaşasan ne olacak? Yaşa yüz yirmi sene
Eninde ve sonunda sarılacaksın kefene

Kaçış var mı ölümden? O kabre gireceksin
Belkide çok ansızın dünyadan göçeceksin

DÜNYA VE AHİRET

Bu dünyada
Nefsime yandaş oldum
Sanırım gayyada
Belaya yoldaş oldum

RAB

Ya Rabbi
Her adımımda senin himayende olayım
Ancak böyle huzur bulurum
Ya Rabbi
Sen olmadan ben bu hayat çarkında
Tutunamam kaybolurum

MEZARLAR

Senin için kabirler sadece bir kaç mermer mi?
Bir seslen bakalım onlara,gerçekler öyle mi?
O buz gibi duran taşın altında ne yangınlar var
Taş bile yandı da sen anlamadın oldun bir duvar

DÜNYA ZİNDANI

Beklediğin kar bir karış topraksa bu dünyadan
Acep o kurtarır mı seni nice figandan?
Mümin kaçarken dört nala bu zindandan
Ya sen? Ne zaman döneceksin bu ziyandan?

PİŞMANLIK

Ah param,canım param diye sayar,sayar inlersin
Bir ömür nefsinin zırıltısını dinlersin
Dünya hali işte
Bir gün her şeyi geride bırakıp kabre inersin
İşte o zaman ben ne yaptım vay bana der de
Toprak olup oracıkta sinersin

TEVEKKÜL

Ne gelirse insanın başına
Hep o üzüntülü hal ve düşünceden
Bırak kara,kara düşünmeyi de
Tevekkül et,kurtul bu işkenceden

KENDİNDEN BİL

Ne gelirse başına
Elinden,dilinden,nefsinden bil
Suçlama rabbini
Kusur sende,onda değil

11 Mart 2011 Cuma

ABDULLAH ÇAVUŞ

Sinmiş yine köşeye
Çeker hasreti
Uyku girmez gözüne
Abdullah çavuşun

Takılmış gökyüzüne
Buğulu gözleri
Peşinden gitmek ister
O özgür kuşun

Sılanın özlemi
İçini yakar
Soluk resimdeki
Anasına bakar
Elini gezdirir onun yüzünde
Ölmeden görsem diye
Ağıtlar yakar

KIZLARIM

Kızlarım.....
Umudun olmadığı yerde toprağı delen...
İki küçük kardelen

Kızlarım...
Yoksulluğun büktüğü belde medet...
İki büyük servet.

Kızlarım...
Sevgisizliğin nam saldığı dünyada..
İki melek semada...

Kızlarım...
Gülüşleriyle gönlümü fetheden..
İki küçük beden...

Kızlarım...
Hayat sandalımı su üstünde tutan..
İki güçlü dalgakıran

Kızlarım...
Önemli değil onlardan gerisi...
İki küçük su perisi...

Kızlarım...
Bir tek onlar,yalansız,riyasız,masum ve sevgiye layık...
Onlar iki tatlı şakayık.

KADER

Kaderim bir nankörün eline kalmış
Anladım ki o benim,kara kışımmış
Çektiğim çileler,onun eseri
Gönlüm peşinde meftun,garip serseri
Çekilmiyor baharda,kışın ayazı
Nereden yazıldı alnıma?Bu kara yazı
Çabalasan ne fayda,biter mi keder?
Dövünüp ağlamayla,değişmez kader

YALNIZLIK

Hapis kaldım bu evde
Issız odalar ıssız
Yalnızlık denilen şerde
Duvarlar ve ben bahtsız

Ne zaman biter bu çile?
Artık dayanamaz oldum
Muhtaç kaldım bir sese
Bir mahzende kayboldum

Akmıyor sanki zaman
Saatte durdu tik,tak
Ruhumun hali yaman
Azap oldu yaşamak

Ne kadar da hayırsız
Çıktı bütün dostlarım
Meğer ne de vefasız
Doluymuş dört bir yanım

ZİKİR

Hareketsiz dudaklar
Dualarla yarıldı
Nur özlü varlıklar
O laine saldırdı

Ben secdeye varınca
Feryat figan kopardı
Alnımı nur alınca
Ürktü ve telaşlandı

O bedbahtın şerrinden
Zikretmekle kurtuldum
Kalbimi işgalinden
Selamete savruldum

ŞEYTAN

Gümbürdedi kapılar
Gecenin bir yarısı
Çatırdıyor duvarlar
Bu neyin sarsıntısı
Giriverdi odama
Cehennem misafiri
Başı ta yıldızlarda
Tanıdım o kafiri
Yüz hatları değişti
Zarif bir kadın oldu
Anladım ki o anda
Gerçek düşmanım oydu

KORKULARIM

Bilmem bu gece kaçta?
Bölünür uykularım
Bilmem hangi yamaçta?
Depreşir korkularım

Her gece bin eziyet
Çeker ruhum yatakta
Gözlerim tavana dalarken
Kimse kalmaz sokakta

Gölgeler gölgeleri
Kovalar dört bir yanda
Gelecek endişesi
Vizyondadır o anda

Uzanıp ta tutamam
Kurtuluş kemendini
Odalara sığamam
Kaybederim kendimi

MEÇHULÜ BEKLİYORUM

Hep kapıda gözlerim
Meçhulü bekliyorum
Dondu kaldı sözlerim
Harfle emekliyorum

Yansıdı anılarım
Yaslı gönül perdemden
Kapandı tüm yollarım
Öleceğim kederden

Kulağımı dövüyor
Beklenen ayak sesi
Ense köküm yanıyor
Ardımda buz nefesi

Hadi gel diyor benle
Sen son basamaktasın
Gitmek ruha özgürlük
Sen ise ağlamaktasın